Amerikan Merkez Bankası’nın gevşek para politikalarından dönüş açıklaması ve ardından kalkınmanın eşiğindeki iki büyük ülke Türkiye ve Brezilya’da baş gösteren sosyal huzursuzluklar, mali piyasalarda sinirleri gerdi.
2011’de yaşanan Arap baharı sonrasında gelişmekte olan ülkelerde arka arkaya protestoların yaşandığı 2013’te orta sınıfın yükseliş konuşuluyor. Özellikle Türkiye Brezilya üzerine çevrilen gözler modern orta sınıfın politik değişim atağı olarak niteleniyor.
Son 10 yıldır yükselen orta sınıf ve gelişen ülkeler Goldman Sachs verilerine göre, 2008 yılında 6 bin ile 30 bin dolar arasında geliri olan kişilerden oluşurken 2030 yılında bu rakamın 2 milyar kişiye çıkacağı öngörülüyor. Hem Türkiye’de hem de Brezilya’da lokal bir görünüme sahip olan gösterilerin tesadüf olmadığı görüşü hakim.
Bloomberg’de yer alan makalede her iki tarafta da hükümet protestolarının hızla artmasının hükümetlerin eylemlerin doğasını anlamaması olduğu kaydedilirken, ortak yanıtın çevik kuvvet polisleri olduğuna dikkat çekildi.
Dikkat çekilen bir başka nokta ise Amerikan Merkez Bankası’nın gevşek para politikalarından dönüş açıklaması ve ardından kalkınmanın eşiğindeki iki büyük ülke Türkiye ve Brezilya’da baş gösteren sosyal huzursuzluklar, mali piyasalarda sinirleri germiş olması.
BREZİLYA'YA YÖNELİK KUŞKULAR
DW'nin analizine göre ise enflasyonu aşağı çekmek için ana faiz oranının yüzde 8'e yükseltilmesi konjonktürü zehirledi. Haziran ayı başında hükümet yatırımcıları ülkede tutabilmek için yurtdışından tahvil alımlarına yönelik vergiyi kaldırdı.
Ancak yatırımcıların Brezilya'ya yönelik kuşkuları giderek artıyor. Bunda sadece ülkedeki protesto gösterilerinin değil, zayıf seyreden büyüme oranlarının da rolü var. 2014 yılındaki Dünya Futbol Şampiyonası ve 2016 Olimpiyat Oyunları'nın Brezilya'ya verilmesinin ardından, geçen yıllarda kredilerle finanse edilen bir inşaat patlaması yaşandı. Bu kredi balonunun patlaması Brezilya malî sistemini tökezletebilir.
CARİ AÇIK SORUNU
Her iki ülkeyi de kırılgan yapan bir başka nokta da cari açık. Yani her iki ülkenin de ihraç ettiğinden fazla ithalat yapması. Türkiye, G20 ülkeleri arasında en büyük cari açığa sahip olanı. Nedeni ise petrol ithalatına olan bağımlılığı ve başını almış giden tüketim kredileri. Ekonomi profesörü Hanno Beck, Türkiye gibi ithalatı yıllardır yabancı sermayeyle finanse eden bir ülkede, sermayenin geri çekilmesinin tehlikeli sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekiyor ve ekliyor: O zaman elinizde ithalat karşılığı ödeyecek döviz olmadığından, artık hiçbir şey ithal edemez hale gelirsiniz.
Uzmanlara göre, kalkınmanın eşiğindeki ülkelerde tahvil piyasaları hâlâ nispeten küçük olduğundan, sermaye kaçışı faizlerin hızla yükselmesine yol açabilir. Princeton Üniversitesi'nden ekonomi tarihçisi Harold James şunları söylüyor:
“Şu an sermaye piyasalarında devlet tahvillerine yönelik faizlendirmeyle ilgili belirsizlikler görüyoruz. Yüksek borçlu, uzun süre düşük faiz oranları üzerinden borçlanabilmiş bazı ülkelerle ilgili belirsizlikler var. Ama faizler fırlayınca borçları ödeyemeyecek duruma düşecekler.”
"2007 KRİZİNİN ÜÇÜNCÜ AŞAMASI"
James, bunun öncelikle son yıllardır dinamik bir büyüme yakalayan ve cari açıklarını sermaye ithaliyle finanse eden Brezilya ve Türkiye ile Doğu ve Orta Avrupa'daki bazı ülkeler için sorun teşkil ettiğini belirtiyor. Ekonomi tarihçisi James, bunun yeni bir kriz değil, sadece 2007'den beri devam eden krizin üçüncü aşaması olacağını belirtiyor.
“Yani ilk aşama Amerika aşamasıydı. Avrupa'da pek çokları bunun sadece Amerika'yı ilgilendiren bir kriz olduğuna inanıyordu. 2007, 2008'di. Ardından özellikle de 2010'dan itibaren krizin Avrupa aşaması başladı.”